Varoluşçu Bakış Açısından Ergenlik Dönemi

Tırtıl Kelebeğe Dönüşüyor

 

 

Her insanın geçmişi, hayat deneyimi, kökleri farklıdır. Bu yüzden her insan biriciktir. İnsan gelişimini etkileyen birçok farklı etken vardır; sahip olunan sosyo-ekonomik durum, farklı cinsiyette olmak, bebeklik yıllarında kişiye bakım verenlerin farklılıkları, gidilen okullar, seçilen meslek, kardeşinin olup olmaması vs. Hayat boyu yaşanılan her durum, karşımıza çıkan her farklı deneyim tutumumuzda, davranışlarımızda, zihinsel ve duygusal gelişimimizde önemli rol oynar. Bu bahsettiğim dışsal faktörler değişkendir ve bunlara eşlik eden içsel süreçlerimiz de vardır. Ergenlik döneminde ise hem dışsal hem de içsel faktörler oldukça kıpır kıpır değişkendir. Bu dönem ile ilgili konuşulacak ve yazılacak oldukça fazla teori ve/veya tavsiye bulunmaktadır fakat bu yazıda ben genel hatlarıyla varoluşçu bakış açısından nasıl görüldüğünü yazıyor olacağım.

Her kültürde ergenlik dönemi yaş aralıkları değişkenlik gösterse de, literatürde bu aralık genellikle 10–18 yaşları olarak kabul edilir ve bilindiği üzere bu dönemde ergen kişi birçok farklı deneyim yaşamaya başlar; tavırları, hormonları, fiziksel görünümü, davranışları ve hatta kurduğu ilişkileri değişir. Bu değişikliklere ek olarak, zihinsel süreçleri de gelişir, artık daha soyut ve felsefik düşünebiliyordur. Bu nedenle sıkça şöyle sorular duyarız; ‘Ben kimim? Neye inanıyorum? Benim hayattaki amacım ne?’. Kendilerini, sosyal çevrelerini, kurdukları bağları ve hayattaki değerlerini keşfetmeye odaklanırlar. Başka bir değişle, varoluşlarını anlamlandırmaya çalışırlar.

 

Fiziksel olarak dünyaya sadece bir kez doğarız; fakat görünen o ki ergenlik döneminde tekrardan doğmaya çalışırız. Kendimden doğmaya çalışmak.. Kendi kişiliğimi bilmek istemek.. Tıpkı tırtıl olarak doğmuş bir canlının kendini kabuklarından doğurup uçan bir kelebeğe dönüşmesi gibi.. Bu döneme kadar ebeveynler çocuklarının kişilikleri ile ilgili söz sahibi olmaya meyilli olurlar. Tam da bu yüzden ergenlik döneminde ebeveyn-ergen çatışmaları oldukça sert geçebilir; çünkü ergen kişi ona hali hazırda sunulmuş olan kişilikten ayrışmak ister ki bu gelişimi açısından oldukça sağlıklıdır. Hatta öyle ki, bu dönemin temel amacı kendi seçimlerini ve o seçimlerin sorumluluklarını alarak yeni ve istikrarlı bir kimlik yaratmaktır.

 

Ergenlik dönemi çocukluk ve yetişkinlik arasında bağ kurulan bir basamaktır.

Kendi sorumluluklarının, kişisel ve sosyal farkındalıklarının bilincinde olmaları beklenir. Başka bir değişle, sorumluluk sahibi olabilmeleri için, kendi kararlarını almaları gerekir, bunun için de kendilerini tanımaları.. Yoksa, hep başkalarını suçlamaya meyilli olacaklardır..

 

Bu dönemde aynılıktan ayrılmanın getirdiği kaçınılmaz bir kaygı yaşanır; artık ‘çocuk’ değillerdir. Aynılıktan ayrılmak demek, belirgin olandan da ayrılmak demektir ki bu da varoluşsal kaygıyı uyandırır (angst). Bu kaygıyı yaşamak kaçınılmazdır. Dolayısıyla, yeni ve farklı kimlikler yaratmak, onlara yeni ve belirgin bir çerçeve sunacağı için bu kaygılarını da azaltmaya olanak sağlayacaktır. Bulundukları yerden izole olma ve ayrışma istekleri başka yerlere ait olma hissiyatını doğuracaktır. Bu ihtiyaçları yüzünden bu yaş aralığındaki gençler daha çok ve daha sık kendi yaşıtlarıyla beraber olmak isteyecektir. Tam da bu yüzden bu dönemde çok uç bir gruplaşma görürüz. Rock’çılar rock’çılarla, animasyon sevenler animasyon sevenlerle, voleybolcular voleybolcularla vb. takılır.

 

‘Kızımız/oğlumuz artık bize eskisi gibi zaman ayırmıyor. Ya hep odasında telefonda ya da hep dışarda arkadaşlarıyla.’

 

Ne güzel! Kızınız/oğlunuz sağlıklı ayrışma döneminde ve başka çevrelere kaynaşabilecek cesareti gösterebiliyor. Tam da ihtiyacı olanı yapıyor.

 

‘Bizim çocuk gönlünü birine kaptırdı, derslerinden geri kalacak!’

 

Ne güzel! Aşık olduğu kişi ile kendinin başka başka yönlerini de tanıyacak! Belki aşk acısı çekecek ve hayatta her zaman istediği şeylerin istediği düzende gidemeyebileceğini deneyimleyecek. Bu fırsatı elinden almayın..

 

Varoluşçular, ergen kişinin kendi gücüne güvenir; çünkü onlara göre kendi yollarını seçecek özgürlükleri vardır. Hatta teorinin önerisi şu şekildedir; ‘Seçebilme yetisi ve onun sorumluluğunu üzerine alabilme davranışı ergenlik döneminde öğrenebilecek yeteneklerdir.’ Bu nedenle, bazen ergen-ebeveyn kaosu oluşsa da durumlara olan kendi tepkilerini ve kendi arkadaşlarını, zevklerini seçmek istemeleri oldukça sağlıklıdır ve bu ebeveynler tarafından desteklenmelidir.

 

Bu isteklerine ket vurulduğu zaman ileride başka sorunlar yaşayabilirler. İçine kapanıklık, utangaçlık, iletişim ve ifadede zorluk, sürekli kararsız kalmak, temelde ne istediğini sezememek, seçim yapmakta ve onun sorumluluğunu üstlenmekte çok zorlanmak gibi.. Çünkü halihazırda bu dönem kendiğilinden bir kaygı yaşatır. Bir yandan yapmak istedikleri vardır fakat cesaret etmeye çekinirler, bir yandan da istemeden yaptıkları vardır (kendisine çocukluğundan itibaren biçilmiş rölü devam ettirmek gibi).

 

‘Mağdur olmasın diye her şeyini ben hazırlayıp koyuyorum önüne. Nesi eksikse tamamlıyorum. Her şeyi yapıyorum ama neden sürekli tartışıyoruz?’ Çocuğunuzu bugünkü olumsuz şartlardan bu şekilde koruyabilirsiniz ama bu uzun vadede daha büyük bir mağduriyet doğuracaktır. Hayatımı kendim planlamazsam bu hayattan nasıl zevk alabilirim?

 

Araştırmalara göre (Chessick, 1996) eğer ergen kişi ergenlik döneminde kendi kişiliğini sağlamlaştıramaz, kararlarını ve isteklerini pekiştiremezse, hayatına ve kendine yabancılaşma hissiyatına ve anlamsızlık hissiyatına daha meyilli olacaktır.

Heidegger’in (1962) otantik olma (authenticity) ve otantik olmama (inauthenticity) kavramlarına göre, kişi ne kadar kendi birikcikliğinde, öznelliğinde olabilir, kendi kararlarını alabilirse o kadar otantik olur. Ne kadar şimdi ve buradayı kaçırır, kendi kişiliğini keşfedemeyip genel kuralları takip ederse de otantikliğinden uzaklaşır. Heidegger’e göre, eğer kişi kendini bulamazsa, kendini kendi içinde kaybedecektir. Geçmişini unutmaya meyilli olacaktır ve kendi kişilikleri gitgide yabancı ve anlamsız gelmeye başlayacaktır. Frankl’a (1959) göre de kişinin amacı hayatta bir mana üretmektir. Hayatın bir anlamı ve kişinin bir amacı olduğunda kimlik krizi daha yumuşak çözülecektir. Ve ergenlik dönemi bu mananın adımlarını atabilmek için fırsat dolu basamaklardan oluşur.

Evet, ergenlik dönemi oldukça zor bir dönem. Hatta bazı ailelerde oldukça yıpratıcı olabiliyor. Hırçınlıkların, agresif tutumların ve izole olup kendi grubuyla olmak istemelerinin nedenleri kavranırsa bu dönemin daha yumuşak geçebileceğine inanıyorum. Hayatta hangi dönem kusursuz ve pürüssüz geçer ki? Her şeyin inişi çıkışı olduğu gibi ergenlik döneminin de inişleri ve çıkışları vardır. Birbirimizin gelişimine hep katkıda bulunabilmek dileğimle..

Leave a Comment